| Türkçe | İngilizce | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | bitmek bilmeyen | endless s. | ||
|
This endless piddling about cannot continue! Bu bitmek bilmeyen oyalanma devam edemez! More Sentences |
||||
| Genel | bitmek bilmeyen | everlasting s. | ||
|
I'm tired of your everlasting grumbles. Bitmek bilmeyen yakınmalarından bıktım. More Sentences |
||||
| Genel | bitmek bilmeyen | unending s. | ||
|
The unending rain made the streets flood. Bitmek bilmeyen yağmur sokakları sele çevirdi. More Sentences |
||||
| Genel | bitmek bilmeyen | no end of s. | ||
| Genel | bitmek bilmeyen | prolix s. | ||
| Genel | bitmek bilmeyen | unendly s. | ||
| Genel | bitmek bilmeyen | verbal s. | ||
| Türkçe | İngilizce | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | bitmek tükenmek bilmeyen | never-ending s. | ||
|
We need one to pre-empt this never-ending series of debates on culture. Kültür üzerine bitmek tükenmek bilmeyen bir dizi tartışmanın önüne geçmek için bir tanesine ihtiyacımız var. More Sentences |
||||
| Genel | bitmek bilmeyen çaba | ceaseless effort i. | ||
| Genel | bitmek bilmeyen cehennem azabı/işkencesi | never-ending hell torture i. | ||
| Genel | bitmek bilmeyen yakınma | kvetch i. | ||
| Genel | bitmek tükenmek bilmeyen | unending s. | ||
| Genel | bitmek tükenmek bilmeyen | unceasing s. | ||
| Genel | bitmek tükenmek bilmeyen | everlasting s. | ||
| Idioms | ||||
| Deyim | bitmek tükenmek bilmeyen kin | bad blood i. | ||
| Deyim | bitmek bilmeyen bir mücadele vermek | be fighting a running battle f. | ||
| Deyim | bitmek tükenmek bilmeyen | like painting the forth bridge expr. | ||
| Deyim | bitmek bilmeyen (bir şey) | no end of (something) expr. | ||
